Tuna nehrinin güneyi ile Trakya arasında kalan Bulgaristan coğrafyasına  Türk kavimlerinin ilk yerleşimi M.S. 7. yüzyıla tekabül etmektedir.  Asparuh Han önderliğinde Karadeniz’in kuzeyinden gelerek Tuna boylarına  inen Bulgar Türkleri 638 yılında Birinci Bulgar Hanlığı’nı kurdular.  Bulgar Türkleri, Türk halklarının Ogur boyuna mensuplardı. 8. yüzyıldan  itibaren Ortodoksluğu benimseyen Bulgarlar, hızla Slav gruplar  içerisinde eriyerek milli dillerini kaybettiler.
Bulgaristan’a  Türk göçü 7. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar aralıklarla devam etmiştir.  Sırasıyla Peçenekler, Uzlar (Oğuzlar) ve Kumanlar (Kıpçaklar)  Karadeniz’in kuzeyinden günümüz Macaristan, Romanya ve Bulgaristan’ı  içine alan Tuna havzasına inerek tarihin çeşitli dönemlerinde egemen  devletler kurdular.
1371 yılında Osmanlı Devleti’nin  Bulgaristan’ı fethetmesiyle birlikte Anadolu Türkmenleri aşiretler  halinde ve devlet kontrolünde bölgeye yerleştirildiler. Bulgaristan  bölgesi Rumeli beylerbeyliği tarafından idare edilen ve Osmanlı Devleti  içinde kültürel ve ekonomik etkinliği ile hayli önemli bir yere sahip  olan bir bölgeydi. Anadolu Türkmenlerinin yerleşimini izleyen yıllarda  Türkler lehine sağlanan sayısal çoğunluk 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşına  kadar devam etti. Rus ordusunun Bulgaristan’ı işgal etmesiyle Türkler  için sistematik katliamlar ve baskıyla göçe zorlama dönemi başlamış  oldu. İlk önce Bulgar Prensliği adıyla merkezi yönetimden koparılan  bölge 1908 yılında Osmanlı Devleti’nden bağımsızlığını ilan etti. Bulgar  ulus-oluşturma sürecinin önemli bir unsuru olan Anti-Türkçülük (Türk  karşıtlığı) Bulgaristan Devleti tarafından resmi propagandayla  Hıristiyan halka aşılandı. Yüzyıllarca Müslüman halk ile sıcak ilişkiler  geliştiren ve Osmanlı yönetimiyle nesnel herhangi bir sıkıntıları  olmayan Ortodokslar Türk karşıtlığı üzerinden Bulgar milli kimliğini  benimsenmeye itildi. Söz konusu politika neticesinde kışkırtılan  Ortodoks nüfus tarafından uygulanan baskı ve yıldırma hareketleri 20.  yüzyıl boyunca dalgalar halinde Bulgaristan Türklüğü’nün Anavatan’a  göçmesine neden oldu. Sonuncusu 1989-1990 yıllarında olmak üzere 5 büyük  göç dalgasıyla 1.500.000 milyondan fazla Türk Bulgaristan’ı terk etti.  Komünist yönetim altında yüzlerce soydaşlarımız ise zindanlarda ve  işkencelerde hayatlarını kaybettiler.
Demir Perde’nin dağılması  ile Bulgaristan’da şeffaflaşma ve demokratikleşmeye yönelik yeni bir  dönem başladı. Özellikle Bulgaristan’ın AB adaylığı sürecinde yapılan  siyasi, sosyal ve kültürel reformlar ile Bulgaristan’daki Türk azınlık  önemli haklar elde etti. 1990 yılında yapılan genel seçimlerde Türk  azınlığın temsilcisi konumundaki Hak ve Özgürlükler Hareketi Bulgaristan  parlamentosuna 23 milletvekili sokarak ciddi bir başarı elde etti.  HÖH  2005 yılında kurulan koalisyonda yer alarak hükümeti kuran üç partiden  biri oldu. Bulgaristan’da en çok oy alan 3. parti olan HÖH ülke  siyasetinde etkili bir aktör olarak görülmektedir. HÖH haricinde ülkede  Türkler tarafından kurulan üç siyasi parti daha mevcuttur.
Günümüzde  Bulgaristan’da yaşayan 3 Milyondan fazla Türk ülke nüfusunun %30’unu  oluşturmaktadır. AB üyeliği ile siyasi ve kültürel temsil özgürlüğüne  kavuşan Türk nüfus her ne kadar birlikte hareket etmekte uzak olsa da  Bulgaristan siyasi hayatında önemli bir yere sahiptir. Bulgaristan  Türkleri Türkiye Türkçesi konuşmaktadırlar.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Post comment