Günümüzde Rusya Federasyonu’na bağlı özerk bir cumhuriyet olan  Tataristan’ın başkenti tarihi Kazan şehridir. Nüfusu 4.500.000 olup  %53’ü Tatar Türklerinden %42’si Ruslardan, %5’i ise Çuvaş ve Başkurt  Türkleri ile Ukraynalılardan oluşmaktadır. Tatar Türkleri Rusya  Federasyonu içerisinde Ruslardan sonraki en kalabalık etnik grup olup  Tataristan dışında komşuları Başkurdistan ve Çuvaşistan ile Moskova,  Astrahan, St. Petersburg gibi büyük sanayi ve ticaret merkezlerinde  yaşamaktadırlar. Tataristan’ın başlıca geçim kaynağı ağır sanayi ve  enerji üretimidir. Petrol ve Doğalgaz rafinericiliğinde dünya çapında  bir teknolojik birikime sahip olan Tataristan, Rusya Federasyonu  içerisindeki özerk cumhuriyetler arasında en geniş ayrıcalıklara sahip  devlettir. Özellikle Kazakistan, Türkmenistan ve Özbekistan ile önemli  ticari ilişkilere sahiptir. Tataristan, kültür, sanat ve spor  alanlarında da Rusya Federasyonu içinde öncü bir bölgedir.
Tarihte  Tatar adı antik Çin yazıtları başta olmak üzere İran, Hint ve Bizans  kaynaklarında zikredilir. Tatar adının ilk kullanımı Türk-Türük adı  kadar eskidir ve pek çok kez birbirinden farklı Türkçe konuşan kabileler  tarafından benimsenmiştir. Manası kesin olarak bilinmeyen Tatar isminin  en eski Türkçe kelimelerden biri olduğu bilinmektedir. Tatar adı tarihi  kaynaklarda çeşitli Türk topluluklarının yanında Moğollar için de  kullanılmıştır. Cengiz Han istilası pek çok Türk, Fars ve Arap tarihçi  tarafından Tatar istilası olarak adlandırılır. Bunda Moğol komutanların  ordularında Moğolların sekiz katı kadar Türk askerinin olması da etkili  olmuş olabilir. Selçuklu ve Osmanlı kaynakları da Altınorda ve İlhanlı  hükümetlerini ‘Tatar Devleti’ olarak zikreder. Moğol, Tatar ve Türk  isimleri bu yıllarda sıkça birbirlerinin yerine kullanılmıştır. 15.  yüzyılda Emir Timur’un kendisi için yazdırdığı şeceresinde şöyle  denmektedir “Türk’ün iki oğlu oldu: Tatar ve Moğol” Türk adlı kişi  burada tüm Türk ve Moğol boylarının ortak atası olarak inanılan Oğuz  Kağan gibi bozkır kavimlerinin ilk atasıdır.
Tıpkı Tatar adı  gibi Tataristan da tarihte günümüzdeki kullanılışından farklı bir olguyu  karşılamaktaydı. 15. yüzyıla kadar Tataristan, bugünkü Ukrayna ile  Volga Havzasını ve bugünkü Kazakistan’ı ifade ediyordu. Altınorda  Devleti’nin hâkimiyet alanı olan bu geniş topraklar Kıpçak Türkleri’nin  vatanıydı. Altınorda Devleti’nin parçalanmasından sonra Tatarlar, Kırım,  Kazan, Astrahan, Sibir ve Nogay Hanlıklarını kurdular. Bu hanlıklar  Altınorda tahtı için birbirleriyle mücadele ederek zayıfladılar. Sadece  Kırım Hanlığı Osmanlı himayesine girerek Rus istilasından korunabildi.  Günümüz Tataristan, Başkurdistan, Çuvaşistan ile Volga Nehrinin yukarı  havzasını içine alan bölgede Kazan şehrini merkez alacak şekilde Kazan  Hanlığı hüküm sürmekteydi. 1552 yılında Rus Çarı Petro Kazan şehrini  işgal ederek Altınorda’nın en güçlü varisi olan Kazan Hanlığına son  verdi. Osmanlı Devleti, Kırım Hanıyla Kazan Hanı arasındaki rekabet ve  Kazan’ın Rusya’ya karşı Osmanlı’nın düşmanı Lehistan ile olan ittifakı  sebebiyle bu işgale sessiz kalmıştır. Kazan’ın düşmesi ile tüm Orta Asya  ve Sibirya’nın kapıları Rusya’ya açılmış oldu. Ruslar Kazan şehrindeki  Müslümanlara Ortodoksluğa geçmeleri çağrısında bulundular, reddedenler  şehirden sürülerek surların dışındaki varoşlara hapsedildiler. 1917  devrimine kadar Tatarlar, sürekli olarak Rus işgaline karşı periyodik  ayaklanmalar gösterdiler. Pek çok Tatar Türkü Sibirya içlerine sürüldü,  bir bölümü ise katledildi.
Milli hassasiyetleri üst seviyede  olan Tatarlar, Türkçülük-Turancılık hareketinin de mimarları olarak  anılabilir. Nitekim Tatar entelektüelleri, yine bir Tatar Türkü olan  Kırımlı İsmail Gaspıralı Beğ’in izinden giderek Cedidcilik hareketini  Türk dünyasının geri kalanına yaydılar. Türkiye’de Türkçü cenahın  başlıca doktrini olan Üç Tarz-ı Siyaset bir Tatar Türkü olan Yusuf  Akçura Beğ tarafından kaleme alındı ve Osmanlı içerisinde Türkçülüğün  elitler tarafından benimsenmesinin önünü açtı. Yine Kazak ve Özbek milli  hareketleri Tatar entelektüellerinden etkilenerek doğdu. Bunun yanında  Tatar entelijansiyasından Bolşevik Devrimine ciddi katkılar yapanlar da  vardır. Devrimin beş adamından biri olan Mirseyit Sultan Galiyev, Stalin  dönemine kadar Komünist Parti’nin üst düzey yöneticisiydi. Tatarlar  arasında komünizm Galiyev ve arkadaşları dolayısıyla hızla yayıldı.  Lakin Stalin’in rakiplerini elemesi ve tek adam olma ihtirası sonucu  Galiyev fikir değiştirerek Bolşevizm’e muhalif bir yol izledi ve ‘Milli  Komünizm’ düşüncesini ortaya attı. Ülkemizde Ulusal Sol’un beslendiği  başlıca düşünür Galiyev’dir.
Tatar Türkleri, Başkurt Türkçesine  çok yakın ancak ondan çok daha önceden beri yazı dili olması nedeniyle  daha zengin bir Türkçe konuşurlar. Tatar lehçesi, Kıpçak Türkçesinin  Kuzey kolundan olup Kazak ve Nogay Türkçeleriyle hemen hemen aynı  fonetiğe sahiptir. Tataristan lehçesi, Kırım Tatar lehçesinden 16.  yüzyılda ayrılmıştır.